Dün akşam Kozyatağı Kültür Merkezi'nde +Ali Poyrazoğlu 'nun "Asi Kuş" oyununu izlemeye gittik.. Ben biraz kırık, biraz grip, biraz hassastım..Yolda giderken arabada uyukladım, hiç mi hiç canım istemiyordu açıkçası bir şey izlemek... Hatta oyun başlayana kadar koltuğumda uyukladım, öylesine bir hal geldi ki, eve gidip yatmak ne cazipti..
Ve oyun başladı. +Ali Poyrazoğlu sarı payetli ceketiyle çıktı önce sahneye, sohbet etti seyirciyle, alkış dedi daha çok alkış.. :) Başladı önce güldürmeye, öndekilere protokolsünüz zenginsiniz, arkadakilere ise işte benim fakir halkım ben sizin için oynamaya geldim deyince alkış kıyamet tabii :)
Oyun önce biraz fıkralar, şakalar, müstehcen hikayelerle başladı.. Açıkçası eyvah dedim, çünkü çoğu zaman böyle şeyler güldürmüyor beni, ama daha sonra öyle güzel konuştu ki +Ali Poyrazoğlu .. Text bazı yerlerde o kadar göklere çıktı ki... Duygulandım, çok güldüm, çok içten hissettim onu...
Ali Poyrazoğlu zaten benim yıllardan beri çok sevdiğim, radyo programlarını takip ettiğim, çok derin bir adam.. Oyunculuğuna diyecek söz bulamıyorum o ayrı.. Ama dün akşam oyunculuğundan ziyade, sanki maneviyatı yüksek bir ruh vardı karşımda, o konuştukça ben okşandım, o konuştukça ben derinlere daldım.. Mustafa Kemal hikayeleriyle coştuk, +Müjdat Gezen , +Sezen Aksu, +Huysuz Virjin ve en sonunda +Zeki Müren hikayeleriyle beni benden aldı.. Aklım yüreğim ruhum gitti 80'li yıllara... Ki ben 83 doğumluyum, hissettim, gittim o zamanlara, o hikayelere.. O kadar güzel anlattı ki +Ali Poyrazoğlu .. Helal sana diyorum. Yine sevdim seni, yine beni benden aldın..
Öyle anlamlı dersler vardı ki içinde, insanın yaratıcı ruhunu geliştirmesine yönelik.. Ben bilmeme rağmen yine de çok iyi geldi, doping gibi oldu, babam bana ders veriyordu sanki hayatı öğretiyordu.. "İnsan iş adamı olabilir ama bu kimliğin yanında mutlaka sanatçı ruhunu da çıkarmalı.. Ya da sanatçılar mutlaka iş adamı ruhunu çıkarmalı ki kendi işlerini yürütsün.. Mimarsan Klasik Türk Musıkisi yap, Avukatsan Uzay Bilimleri ile ilgilen, Doktorsan Şiir yaz... Yap ki yaratıcılık çıksın, bununla dünya ve sen geliş değiş" Ah... Evet işte bu.. Tam da bu!
Bunun yanında araya giren ve hatta oyun onunla başladı diyebiliriz +George Bizet'in Carmen müzikali ve hikayesi... Aynı şekilde dokunaklı ve aynı şekilde çok etkileyiciydi..İspanya'yı görmemiş bu dahi yazar sadece bir iki İspanyol tablosuna bakarak ve bir-iki İspanyolca şarkıyı dinleyerek, aslında ucundan tutarak bu müthiş operayı yazmış... Yine yaşadığı sürece pek değer görmemiş ve erkenden ölmüş Bizet.. işte diyor +Ali Poyrazoğlu "George Bizet genç bir devrimciydi aslında, operayı değiştirmek istedi ve değiştirdi de. Bir devrim yaptı o" Belki işi dışında bir şeydi ama sanatın bir yerinden tuttu Bizet.. Yaptı, gösterdi dehasını..
Asi Kuş gerçekten içindeki kuşu, özgürlüğü, coşkuyu harekete geçiren bir oyun.. Kuş olup uçası geliyor insanın.."Ve aşk.. Özgürlüğe uçan kuşların birlikteliği.. Çoğunun kolu kanadı sakat.. Daha sonra sakatların birleşmesi.." Çok etkilendim aşk üzerine onlarca söz söyledi.. İyi ki var +Ali Poyrazoğlu iyi ki..
Ve ben iyi ki onun oyunlarıyla, radyo programlarıyla büyümüşüm.. Okuyan varsa bu notu, kaçırmayın derim. İçinizdeki Asi Kuş'u canlandırmaya diyelim...
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder