Evet başlıktan da anlaşılacağı gibi buhranlar, üzüntüler, sıkıntılar var..
Kişisel olarak herhangi bir kaybım, sıkıntım, üzüntüm yok.. Ama çevremde olanları son derece şeffaf benliğime benimmiş gibi algıladığım için dağınık ve bedbaht haldeyim Necla..
Cuma günü saat öğleden sonra 2 sularında, Cemal amcanın kötü haberi geldi.. Melike'nin kayınpederi, kuzum Can'ın dedesi.. Melike aniden haber alır almaz çıkmış odadan ağlayarak, beni de Esra aradı ağlıyordu, söyledi.. Cemal amca uzun süredir kanser tedavisi görüyordu ve son zamanlarda da durumu ağırlaşmıştı. Zaten beklenen haberdi. İşte bu olayın onlarca ama onlarca tarafı oldu birden bire.. İşin en bana uzak kısmından başlamak gerekirse..
Kendisini tanımam sadece Melike'den, Can'dan bilirim.. Melike'nin hep anlattığı Serkan'ın ona düşkünlüğü, çok iyi bir baba olması, çok iyi bir dede olması, onun iyi ki olması vs. Tabii ki ben geride kalanlara, o arkadaş ilişkili anne-çocuk baba-çocuk hallerinin yarım kalmasına, Allah'ın cezası kanserin herkesin yakasına yapışmasına üzüldüm. Çok üzüldüm..
Melike'nin haberi alır almaz iş yerini terk etmesiyle birlikte Gülistan ve ben Esra'nın yanında sessizce, tam 1 saat oturduk. Öyle arkasından, öyle ruh teslimatından, öyle içeriye ağırlık çökmesinden gözyaşları dökerekten ve üstüne Esra'nın halini ve durumunu düşünerekten ten ten ten, ağlaştık işte.
Darmaduman eve gidip üzerine yine babamı aynı hastalıktan kaybettiğimi düşünüp ve onun hiç bir şey yapamadığını, her işinin ve her şeyinin yarım kaldığını, kızının bırak evlenmesini, diğer çocuklarının hayatının geri kalanını, kızının üniversiteye bile girdiğini görememesine ve 50 yaşında bu hayata veda etmesine yandım.. Yine bir acı benimkine dokunmuş ve onu çıkarmıştı..
Ve dün Melike'nin bloğunda Serkan'ın babasına yazdığı yazıyı görünce mahvoldum.
Bittiğim an.
Cilasını çektim işte.
Ağlama dedi Sercan, yaşama içine girme..
Ama ne mümkün..
Kaçtım odaya devam ettim. Yapamıyorum işte. Yapamadım yani..
Düşündüm sonra, en güzel ölüm anneannemindi.. Yine yaşasaydı ne güzeldi, müthiş olurdu. Ama şu hayatta yapacaklarının çoğunu yapmış, tüm çocuklarını, torunlarını her şeylerini görmüş bir biçimde gitti. İşte ölüm öyle olmalıydı. Yarım kalan hiç bir şey olmamalı arkanda. Anneanneme üzülmedim mi, ağlamadım mı? Çok.. Ama hep bir iyi ki cümlesi de vardı yanında, ohh şöyle de oldu, böyle de oldu, bir iç rahatlığı.. Ve cenazesinde tüm torunları ve çocukları en büyük saygı ve en büyük sevgi içerisinde başındaydı.. Cenazesi, duaları son derece kalabalık son derece bereketli geçti.. İşte bir insan ölümden ne bekleyebilir ki, bu ölümler insana güzel geliyor.. Gerisi hep acı.. Hep yarım..
Tüm bunların da yanında "İş Minnoşları" adlı Whatsapp grubumuz son derece sessizdi,. Çünkü oraya da öyle ya da böyle içimizden birisinin acısı düşmüştü ve son derece saygılıydı herkes. Yine, tabii ki, elbette.. Tüm bu çok boyutlu yaşanmışlıklar kendini yeniden sorgulamana falan neden oluyor elbet.. Ama yine bir arkadaşlarınla gurur duyma ve onları yine çok sevme duygusuna da kapılmadım değil.. Ne güzel herkes. İçleri güzel işte..
Ve bugün pazartesi gözlerim şiş biçimde yerimde, işimde oturmaktayım. Çok fena geçti üstümden bu işler.
Hani burda da ağladım, ağladım lafı bir sinir, ama duygunun başka adı yok, var mı bilemedim?
Bir derin uff.. Bir derin nefes çektim şimdi.
Geçecek elbet.
Allah rahmet eylesin tüm gidenlere.
Bu da Can'ın bloğu, Serkan'ın babasına yazdığı yazı
Canlı: mavi gözlü dev!
Hiç yorum yok :
Yorum Gönder